Zalim Baas rejimi ve onun uygulayıcısı Esed’in devrilmesinden sonra Suriyeli kardeşlerimiz memleketlerine akın etmeye başlamıştır. Bu arada Ensar görevimizi ne kadar yerine getirdiğimiz tartışılır bir hal almıştır. Herkes kendi imtihanını vermektedir ya kaybetmiştir ya da kazanmıştır, hiç kimse kendini haksız görmez ancak onu da Allah belirleyecektir.
Sokak röportajında hem okuyup hem çalıştığını söyleyen 17 yaşındaki Suriyeli bir çocuğa tepki gösterenlerin öfke dolu sözleri, ırkçı nefreti körükleyen ve kendisi de Dağıstan göçmeni olan ve MOSSAD ajanlığıyla suçlanan Ümit Özdağ’ın gazına gelen insanlıktan çıkmış şahısların Suriyeli gencin “Ben bir insanım” diye haykıran sözlerini unutmadık! Mikrofona konuşanların, “Ne işin var burada”, “Yürü git konuşma fazla”, “Size o kadar gıcık oluyoruz ki”, “Susturun şunu”, “Suriyeliler burada sapıklık yapıyor”, “Bizi kullanıyorsunuz bizim paralarımızı yiyorsunuz”, “Erkek misiniz, adam mısınız” sözlerini de unutmadık! Bunların halleri, aslanların artıklarıyla beslenen sırtlanların saldırısını andırıyordu.
Suriyeliler de insandır, çünkü insan yaratılmışların en şereflisi! Bu şeref yetmez mi? Allah, insanın tabiata hükmetmesini ister. İnsan O’nun emanetçisidir, “O’nun ruhu “nun taşıyıcısıdır, O’nun “yeryüzündeki halifesi”dir ve “O’nun bütün meleklerinin kendisine saygı” gösterdiği kimsedir. Kur’an öyle bir Kitaptır ki, “Allah” adıyla başlar “nas/insanlar” kelimesiyle son bulur.
At, düşmandan kendi süratli koşmasıyla kurtulur. Horoz gibi ötemediğinden bedbaht değildir; ancak, kendisine ihsan olunan süratli koşmasını kaybederse bedbahttır. Köpekte en kıymetli şey koku alma kuvvetidir. Köpek bu kokuyu alma kuvvetini kaybederse bedbahttır. Fakat o uçmadığından dolayı bedbaht olamaz. Aynı şekilde insan da ayıya, aslana veya kötü insanlara üstün gelmediğinden dolayı bedbaht değildir. Ancak kendisine verilen en kıymetli şey olan, kendi güzel yaratılışını, kendi sevme kabiliyetini kaybettiğinde bedbaht olur.
İnsanın kendi ırkını üstün tutması kadar saçma bir şey olamaz. Zira o zaman; “İnsanın en büyük suçu / Doğmuş olmasıdır.” İnsanın kesbi olmayan bir şeyle övünmesi kadar saçma bir şey olamaz. Kişinin hangi ırktan olmasına kendisi değil Allah karar vermiştir, övünmek niyedir? Allah’ın vaadi ise takvalınız tercihtir. (Hucurat:13) “Her doğan, İslâm fıtratı üzerine doğar.” (Buhari) “Herkesin kazandığı (hayır) kendine, yapacağı (şer) de kendinedir.” (Bakara:286)
Her Müslüman Allah’a ait olanı kabul ederken, Allah’a karşı olanı inkâr etmekle yükümlüdür. Ancak genel olarak batı mirasıyla yetişen insanımız ırkçılık ve ulusçuluğu ön plana çıkarmıştır. Dr. Huter, “Hiçbir genç, atalarının inançlarını inkâr etmeyi öğrenmeden bizim okullarımızdan geçmez.” diyordu. Müslümanlar Batının gerçekleriyle ilişkiye geçtiği vakit kuru dallar haline gelir. Müslümanlar birbirleriyle savaştıkça ağıtlar Kürtçe, Türkçe ve Arapça, zafer çığlıkları ise İngilizce ve İbranice olacaktır. Irkçılık beşeriyet için ölümcüllüktür.
İnsan, değerli kılınmış bir varlıktır ve ona değer kazandıran en önemli özelliklerinden birisi onurudur. “İzzet, Allah’ın ve Rasulünün ve Mü’minlerindir.” (Münafikun:8) İzzet Arap, Türk, Faris ve Kürd’ündür denilmemiştir. “Bir kimseyi kötü amelleri alçaltırsa, soyu ve ataları onu yükseltemez.” (Ebu Davud) Kulluğun gereği yerine gelmediği zaman, “Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar yolca daha da sapıktırlar.”(Furkan:44) İnsan, nefislerin en üstünü olan düşünen nefse sahip olduğu için insan olmuş, bu sayede meleklere benzemiş ve hayvanlardan ayrılmıştır. Batı aydınının, insanın sadece “gelişmiş bir hayvan” olmadığı gerçeğinden habersiz olmaları insanlık için bir faciadır. At, eğitimi kabul ettiği için, eşekten üstündür. Aynı şekilde, şahin de kargadan üstündür. Eğer bütün canlıları göz önüne getirirsek, bunlardan düşünen nefsin eseri olan eğitimi kabul eden canlının, ötekilerden üstün olduğunu görürüz.
Tüm uluslararasındaki evrensel barış ve uyum imgesi, Allah’ın “Şayet yeryüzündeki şeyleri harcasaydın, sen onların kalplerini uzlaştıramazdın. Fakat Allah onların arasını uzlaştırdı.” (Enfal:62-63) fermanıyla son bulacaktı. Herkesin kendisine anavatan kurmakla uğraştığı bir çağda önyargısız düşünebilen ve çağın üstüne çıkabilen kimselerin anavatanı hem her yerdir hem de hiçbir yer. Batı kültürü bu düşüncelere karşı başka bir yol izledi. Ulusçuluk insancılığı öldürdü. Ulus ve ulusal egemenlik bireyin kendilerine yenildiği yeni putlar haline geldi. Böylece insanlar arası birlik de öldü ve Âdem’den gelen kardeşlik de! Milliyetçilikler dünyaları, ahlakı paramparça ediyor.
Kafatasçıların asil kan sahibi diye seçkin bir halk olduğunu ispat etmeye çalışsalar da Hz. Ömer’in, “Biz Araplar sadece ve sadece Muhammed (as) sayesinde dünyada üstünlük elde ettik. Eğer başka kavimler salih ameller ortaya koyar da biz koyamazsak, kıyamet gününde Muhammed (as)’e onlar bizden daha yakın olurlar.” diyordu. Arapları sevin diye gelen ve Peygamber’e mal edilen rivayetlerin tümü uydurmadır.
“Lailahe İllallah” diyen her Müslümanın yaşadığı toprak parçası vatanıdır. Coğrafik anlamda vatanseverliği savunanlar, başka Müslüman ülkelerin sırtından geçinip güçlenmede herhangi bir sakınca görmezler. İşte bu noktada, Müslüman ülkeler ve milletler arasındaki bağlar çözülür, güçleri zayıflar, düşmanlar onları birbirlerine kırdırır.
Tarım ve hayvancılık Suriyeliler üzerinden yapılmakta olup Suriye’ye dönüşlerin başlaması bu alanda da büyük bir boşluğun oluşmasına neden olacaktır. Suriyelileri ucuz işçi olarak çalıştıranlar, bugün artık işçi de bulamıyor, usta da… Bir ustanın ve bir çobanın yevmiye ve aylıkları astronomik rakamlara ulaştı ve bunlar hepsi maliyetleri artırdı. Sonra da emlak niye pahalandı, et niye pahalandı, hayat niye pahalı oldu? diye dert yanılıyor. İçimizdeki beyinsizlerden dolayı bizi hesaba çekme ve azaba duçar etme ya Rabbi! Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı Yazar