SİYASİ MÜCADELEDE PROPAGANDA

Yayınlama: 09.02.2025
A+
A-
     Propaganda, temelde, önemli semboller kullanılarak zihnin, görüşlerin ve fikirlerin kontrol edilmesidir. Hikâye, söylenti, rapor, resim ve diğer sosyal iletişim formlarının, yöntemlerinin kullanılarak insanların zihinlerini algı yöntemleriyle iğfal edilmesidir. Çünkü propaganda, görüşlerin ve tutumların yönetilmesi ve yönlendirilmesiyle ilgilenir. Propagandanın potansiyel rolü; toplumun düşmanlığını, nefretini hasımlarına karşı harekete geçirmek ve bu sayede beyinleri kontrol etmek amaçlanır. Temel amaç ise insanları rakiplerine karşı nefretini harekete geçirmek, müttefiklerin dostluğunu korumak, mümkünse tarafsızları yanına çekmek ve rakiplerin moralini bozmaktır.
     Hiçbir hükümet, arkasında kenetlenmiş bir millet olmadan, kazanacağını ümit etmez ve hiçbir hükümet, insanların beyinlerini, düşüncelerini kontrol etmeden, arkasında birleşmiş, kenetlenmiş ve tek yürek haline gelmiş bir millet bulamaz. Birliktelik ise ortak ideallerin tekrarlanmasıyla sağlanır. Propaganda, düşüncenin düşünceyle savaşıdır.
     Düşüncesi olmayanlar hep propaganda yapar fakat somut bir şey ortaya koyamazlar. Ancak kalabalıkları ikna etmek için öncelikle onlardaki nefret duygularını arttırmaya başvururlar. Şairin dediği gibi, “Ne yapsalar boş, göklerden gelen bir karar vardır… Yenilgi yenilgi, büyüyen bir zafer vardır,” İyi Partinin küfürbaz Milletvekili Lutfi Türkkan; Amerikan’ın diktatörü kovarak bölgeye layık gördüğü demokrasi bu işte, deyip diktatör Eset ve çarliston İngiliz Eşi Esma Esed’in fotoğraflarını vermiş ve adeta bunların gitmesine çok üzülmüştür.
     Sonra da Suriye’nin yeni Devlet Başkanı Ahmed el-Şara ve eşinin yüzünün kapalı olduğu sahte bir fotoğraf yayınlamıştır. Burada da sahtekarlık yapmış ve onların şahsında İslam düşmanlığı yaparak propaganda illetini devreye sokmuştur. Bu kafaya göre, katliamcı ol, halkına bomba yağdır, hapishanelerinde işkence yap. Hiç mühim değil. Yeter ki Batılı görüntü içinde ol. İşte o zaman bölgeye layık demokrasi olursun. Sorun bu değil. Sorun yalancılık. Sorun sahtekârlık. Sorun fabrikasyon malzemeyle ahkam kesme. Sorun ahlaksızlık.
    Gerçek fotoğraf, ortaya çıktı: Ankara ziyaretine katılan Suriye Cumhurbaşkanı Ahmet el-Şara’nın eşi Latife El Durubi, Emine Erdoğan’la birlikte fotoğrafları bütün medyaya servis edildi. Suudi Arabistan’a ziyaretlerinde bile Latife El Durubi; aynı kıyafetler içinde görülmüştü. Lütfi Türkkan’gillerin piyasaya sürdükleri fotoğrafın sahte ve yalan fotoğraf olduğu böylece tescillenmiş oldu. Aptallık; gerçeği bilerek, gerçeği görerek hala yalanlara inanmaktır.
     Herhangi bir açıklama, hiçbir açıklama yapılmamasından iyidir. Bu Müslüman düşmanlığı niyedir Allah rızası için, bu yalan ve dolanlarla yaptığınız propagandalarınız dönüp dolaşıp Osmanlı tokatı gibi yüzünüze çarpıyor, akıllanmaz mısınız? Türkkan’gillerin milletin başına bela ettikleri Ekrem İmamoğlu’nun propaganda ve algı yönetimi için harcadığı paraların haddi hesabı yoktur.
     İmamoğlu ilk günden beri İstanbul’a belediye başkanlığı yapmadı, ancak hep Cumhurbaşkanlığı için yatırım peşinde oldu. Ona bu yolu veren ve CHP’nin Cümhurbaşkanı adaylığına cesaretlendiren de Türkkan’gillerdir. Öyle ya eskilerin dediği gibi, “Eşeğe gem vurursanız kendisini at sanır.” Bu nasıl bir anlayış? Millete hizmet için seçilen bir belediye başkanı adeta millete kan kusturuyor! Belediyenin imkanları ile hizmet etme yerine geleceği için kendisine yatırım yapıyor!
     Münevver Ayaşlı, “İstanbul’un üç büyük düşmanı bulunmaktadır: Bunlar da Zelzele (deprem), Belediye Başkanları ve Yangın.” diyordu. Denenmişi denemek, ancak pişmanlık verecektir. İstanbul’luara şimdilerde pişmanlık verdiği gibi.
     Kime hizmet ettiği henüz belirlenmemiş bazı İslam adına konuşan birinin de Ahmed el-Şara hakkında atıp tuttuğuna medyada şahit oldum. Allah rızası için siz kimin hesabına çalışıyorsunuz? Derdiniz nedir Müslümanlarla? Hiçbir belaya benzemez bela olan, diktatör Esad’in rejimi ve zulmü devamından yana mısınız? Nedir bu Esad aşkı? Yapılan zulme evinizde oturduğunuz halde ortak olduğunuzun farkında mısınız? “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur (cehennemde yanarsınız). (Hud:113) demiyor mu Allah? Binaenaleyh İslam düşmanlarının propagandalarına kapılıp rant elde etmediğiniz ne malum? Bizden bunu iyiye yorumlamamızı arzu etmeyiniz.
     Nietzsche, “Hiçbir şey yozlaşmış insandan daha çirkin değildir.” diyordu. Gözden düşmenin bir anlamı yoktur. “En büyük uçurumdur göz, düşenin parçası bulunmaz,” denilmiştir. Size kalmayacak dünya için size kalacak günahlar biriktiriyorsunuz. Ne kadar değerli olursanız olun yanlış yerdeyseniz değersizsiniz.
     Kur’an bize, “Allah ve Rasûlüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra korkuya kapılırsınız da kuvvetiniz gider. Bir de sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfal:46) demektedir.
     Bu demektir ki, Müslümanlar aralarındaki birlik ve beraberliği, dayanışma ve ümmet olma idealini zayıflatacak olurlarsa kuvvet ve iktidarlarını kaybeder, başkalarını siyasi ve askeri tahakkümünü altına girer, böylelikle tarihte kendilerine yüklenen misyonlarına aykırı olarak zillet içinde yaşarlar. Allah’ın elçisi, belki de tam bu çerçevede sembolik bir anlamla bize hayli önemli bir mesaj vermeyi murad etmiştir: “Bana doğu tarafından esen Seba rüzgârıyla yardım edildi, Ad kavmi ise batı tarafından gelen rüzgârla yıkıma uğratıldı.” (Buhari,Müslim) Sıkıntı ve zor zamanlarda sabır en büyük güç kaynağıdır. “Hiç şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı Yazar

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.