Karı Koca İlişkileri (4)

Yayınlama: 27.04.2025
A+
A-
     Erkek ve kadın, birbirine karşı değil, birbirini tamamlayan iki parçadır. Kur’an-ı Kerim’de:
“Şüphesiz Ben, erkek olsun kadın olsun, sizden bir işte bulunanın işini boşa çıkarmam. Siz, birbirinizdensiniz.” (Âl-i İmran: 195)
buyrularak bu hakikat bildirilmiştir. Her biri tek başına eksik, yalnız ve savunmasızdır. Evlilik bağıyla yan yana gelip el ele tutuştuklarında bir bütün haline gelir; yalnızlıktan ve tehlikelerden kurtulup emniyete kavuşurlar.
     Allah canlıları çift yaratmıştır. Çift, birbirine denk iki parçadan oluşur. Eşlerin ruhsal ve ontolojik eşliği olmasaydı, evlilikte gerçek bir birleşme de olmazdı. Nitekim Kur’an’da:
“Onlar sizin örtüleriniz, siz de onların örtülerisiniz.” (Bakara: 187)
buyurularak, bu karşılıklı denklik pekiştirilmiştir.
     Hayat, kadın ve erkeğin eksiklerini tamamlayarak yaptığı bir yolculuktur. Erkek tek başına erkektir; kadın da kadın. Ama birbirlerini bulan kadın ve erkek, insan olmaya başlar. Evlilik, iki ayrı dünyanın bir dünya oluşturmasıdır.
     Evlilikte özgürlükten kısmen vazgeçmek, zarar değil faydadır. Çünkü evlilik, eksikliği doldurur; insanın ruhuna, kalbine bir adres kazandırır.
     Kadın ve erkek, ailenin iki ana sütunudur.
“Allah, her birine farklı yetenekler bahşetmiştir.” (Nisa: 34)
Kadın ve erkek eşittir; ama birbirinin aynısı değildir. Bu, “zevç” kavramı ile ifade edilir. Eş olmak, benzemek değil; tamamlamak demektir.
     İnsanın ruhunda da cinsiyet kutuplaşması vardır. Erkekte de kadında da karşı cinsten özellikler bulunur. Bütünlüğe ulaşmak, bu iki kutbu bağlaştırmakla mümkündür. Doğada da gece-gündüz, yer-yağmur gibi zıtlıklar birleşerek dengeyi oluşturur.
     Evlilik, su gibidir. Su, özgür haldeki hidrojen ve oksijenin birleşmesiyle oluşur. Özgürlüklerinden vazgeçen bu iki madde, hayat kaynağı olan suya dönüşür. Evlilik de iki özgür bireyin birleşerek bir hayat kaynağı oluşturmasıdır.
     Peygamber Efendimiz (sav):
“Kadınlar, erkeklerin diğer yarısıdır.” (Ebû Dâvûd)
buyurarak kadının ve erkeğin birbirinin ‘öteki ben’i olduğunu ifade etmiştir. İlişkide incelik ve anlayış esastır. Kadın da erkek de duygularının karşılık bulmasını ister.
     Evlilik gemisi, suyun üstünde kalmalı; suyu içine almamalıdır. Aksi halde batar. Aile, pansiyon gibi gelip geçici değil; kalplerin birleştiği, sığınılacak bir yuvadır. Toprağı yürek, tohumu sevgi, meyvesi mutluluk olan bir müessesedir.
     Tevrat’ta:
“Sevgisiz yapılan her evlilik, kıyamete kadar mutsuzluk ve pişmanlıktır.”
denilmiştir.
İbn Hazm ise:
“Göz elçidir. Göz gördü, gönül sevdi.”
diyerek kalp ile göz arasındaki ilişkiyi vurgulamıştır.
    Kadın, evinde kocasına güzel görünmeli, süslenmeli, güzel kokular sürünmelidir. Kocasına karşı ihmalkâr davranmak, evliliğin ruhunu zedeler. İbn Abbas (r.a.):
“Karımın bana güzel görünmesini istediğim gibi, ben de ona güzel görünmek isterim.”
demiştir. Bu, yapmacık değil; doğallığın ve karşılıklı nezaketin ifadesidir.
     Kadın, sıcak bakışları ve yumuşak sözleriyle kocasının hem gözünü hem gönlünü doyurmalıdır. Evliliğin kıymeti, samimi bir bakış, içten bir tebessüm, anlayışlı bir sözle korunur.
     Akşam evine yorgun gelen kocaya, eşinin güler yüzle kapıyı açması, bütün yorgunlukları unutturur. Yuvanın huzurunu korumak için, sıkıntılar dışarıda bırakılır.
     Eşiyle yüreğini paylaşan kadın, tatlı diliyle kocasının sıkıntısını hafifletir. Onun üzüntüsünü büyütmek yerine, sevgiyle sarar. Böyle bir eşe sahip olan kimse, dünyada cenneti bulmuş olur.
    Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
“Dünyada insanı mutlu eden üç şeyden biri, dindar bir hanımdır.”
Aksi ise insan için büyük bir imtihandır.
     İyi bir kadın, yüzüne yansıyan huzurla kocasının kalbini aydınlatır. Sevgilinin tatlı sesi ve şefkat dolu bakışı, en etkili ilaçtır. Seven bir gönülden gelen sıcak bakışın ve içten bir sesin uysallaştıramayacağı kalp yoktur. Vesselam.
Muhammed Zeki Mirzaoğlu
Araştırmacı yazar

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.